Medeniyetleri inşa eden, kendilerini tanımlamalarına imkân veren belli başlı kavramlar vardır.  İslamı anlamak, anlatmak ve yaşamak istediğimizde karşımıza çıkan temel kavramlardan birisi de hiç şüphesiz iyilik tir.

İyilik yapmaktan kaçınan ve karşısındaki iyilik bekleyenlerin içinde bulundukları durumla alay edenler, iyilik umanlara psikolojik anlamda zulmetmektedirler. Geçmişten günümüze ve halen kendinden başkasını düşünmeyenlerin yaptıkları her ne kadar yanına kar kalmış gibi gözükse de mazlumun ahını alan gün gelir gerek kendisi ,gerekse kanından biri yada birileri ettiği kötülüklerin karşılığını mutlaka görür.’’ Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste’‘ Mazlumun ahı yerde kal­maz. Duası Allah katında makbuldür.

İyilik, kültür ve medeniyetimizi şekillendiren değerler manzumesinde merkezî bir konuma sahip olmuştur. İslam’ın varlığa, insana ve ahlaka bakışı, iyilik anlayışının da temelini oluşturmuştur. Resûl-i Ekrem (s.a.s) bir duasında, iyilik için yaşamayı bir varoluş sebebi olarak takdim etmiştir. Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de, dünya hayatının çekiciliğine ve geçiciliğine, ahiretin ise ebedî oluşuna dikkat çekerek insanları uyarmaktadır. Toplumda her zaman yıkık gönüllü insanlar vardır. Bu tür insanları görmek ve onların farkında olmak ne büyük erdemdir. Elinde olan imkanları kapını çalanla paylaşmak o kişinin hayır duasını almak gerekir. Geçmez zannedilen zaman hızla gelir geçer güç kaybolur ömür biter. Toplumları ilmek ilmek dokuyanlar ve insanların yüreklerinde kalıcı izler bırakanlar, bu duyarlılığı hisseden gönül ehli diğerkâm kimselerdir.